İSTANBUL

Ekrem İmamoğlu'ndan çağrı! Kanal İstanbul’u referanduma götürelim...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul tartışmasını farklı bir boyut taşımaya kararlı. İmamoğlu, “Kanal İstanbul’u referanduma götürelim” çağrısında bulundu.

Serpil Portakal
Serpil Portakal[email protected]
Ekrem İmamoğlu'ndan çağrı! Kanal İstanbul’u referanduma götürelim...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, son günlerde yeniden gündeme gelen “Kanal İstanbul” ile ilgili tartışmalar için çağrıda bulundu.

İmamoğlu, “Bu milletin iradesini her ortamda savunan bir yönetim olmaya söz verdik. En doğru kararı millet vermez mi? Söz milletindir demedik mi? Benden çok geçmiş dönemin yönetenleri bu cümleleri kurmadı mı? Millet, Kanal İstanbul’dan ne bekliyor Allah aşkına? İş mi bekliyor, aş mı bekliyor? Hiçbir fikir yok ortada. En az 6-7 yıl bu şehri alabora etmenin, her tarafı inşaata çevirmenin anlamı ne? Ne biliyor musunuz? Yine milletin aklıyla oyun oynamak. Şu anda bu ülkede ekonomik sorunlar var. Her gün travmalar yaşanıyor, işsizlik almış başını gidiyor. 2011’de “çılgın proje” dedikleri iş acaba yine işe yarar mı diye milletin önüne böyle bir şeyi servis etmeye kalkıyorlar. Tümüyle yanlış bir iştir; karşısındayız. Millete soralım noktasına getirelim. Herkese anlatalım. Bütün bilim insanları şeffaf olarak bu işi tartışsınlar. Bütün akademisyenler, yatırım unsurları, ekonomistler, ülkesini seven herkes bu işi tartışsın; ondan sonra da halka soralım” şeklinde yanıtladı. 

“İHANETİN BOYUTU 100 KAT!”

- Tümüyle karşı olduğumuzu açıkladık. Çünkü Türkiye’nin bu kadim güzel kentinin bir şehri, bu denli alabora edecek, mahvedecek bir projeye gereksinimi yoktur. İşin maddi boyutunu bir kenara koyalım. Önce şunu söyleyelim: Doğayı tahribat açısından, şehrin bütün dengelerini erişimini ulaşımını yaşamını alabora edecek böyle bir yatırımın İstanbul’a oluşturacağı travmaları, bir gazete 3 kat demiş, ben öyle bir şey demedim, bu şehre bugüne kadar ‘ihanet ettik’ denen kavramların 100 katı. Bu kadar derin bir sorundur. Bunu teknik insanlar görüyor, herkes görüyor. Bu sürecin içinde bu işe ‘Doğru bakıyorum, olumlu bakıyorum’ diyen teknik insanın bile vicdanı akşam kendisi ile baş başa kaldığında ağrıyor, sızlıyor. Vicdanının sızladığına ben eminim. Bu kadar net konuşuyorum. Öyle bir ihtiyacı yok İstanbul’un. Sıfır. Gündeminde yok. Geçmişte Marmara Denizi’ne 3-4 tane adayı koyanlar. Hafriyattan ada yaptılar, bu projeleri biz gördük. 7-8 sene önce gördük. O adaların üzerinde 2-3 milyon dolara, 4 milyon dolara yurtdışında satacağız diye pazarlama yapanlar… Akıl tutulması. 

“DEPREM KUŞAĞINDA YAPIYORSUNUZ; AKIL TUTULMASI!”

- Deprem kuşağında yapıyorsunuz. Akıl tutulması. Depreme en yakın havzanın olduğu noktadan, Küçükçekmece Gölü’nün oradan bir kanal ile İstanbul’u ikiye bölüyorsunuz, Avrupa yakasında, stratejik olarak güvenlik olarak bir ulaşılmaz, erişilmez ada oluşturuyorsunuz. Depremin etkilerini güçlendiriyorsunuz. Neresinden dinlesek elinizde kalır. Bugüne kadar yapılan ihanetleri, 100 ile çarpın. 65 milyar lira deniliyor, 75 milyar lira deniliyor. Bu paralarla İstanbul’un deprem sorununu çözelim. İstanbul’da 50 bin binanın risk altında olduğuna dair rapor var. Benden önceki yönetimlerin hazırladığı raporlar da var. Tekrar analizini yapıyoruz. Önümüzdeki hafta depremi konuşacağız. İstanbul’da depremi çözememiş bir basiretsiz bir dönemi İstanbul’a yaşatmışken, İstanbul’a 65-70 milyar belki de 100 milyar harcayacaklar…Hesaplara göre 1,5 milyar metreküp hafriyat var. Yapılan toplantıda hiç kimse bununla ilgili konuşmamış. DSİ de bu işe karşı çıkmış. Altını çizelim. Yapılan toplantıda olumsuz rapor vermiş DSİ. Doğru, hiçbir teknik kurulun buna olumlu rapor verme hakkı da yok, haddi de yok, şansı da yok. 

“ÇÖLÜN ORTASINDA BİR KENT DEĞİLİZ”

- Biz, çölün ortasında bir kent değiliz. Çölün ortasında parayla alabora edilecek ya da parayla kurulan bir kent değiliz. Bu kent Allah’ın bir lütfu. Bu şehre ihanet etmeyin, ettirmeyeceğiz. Bu milletin iradesini her ortamda savunan bir yönetim olmaya söz verdik. Bunu sonuna kadar savunacağız. Bütün detaylarını oturalım kamuoyu önünde tartışalım. Bu işin sonu referanduma kadar gider. Bu millete bu şehre sormak zorundasınız. En doğru kararı millet vermez mi? Söz milletindir demedik mi? Benden çok geçmiş dönemin yönetenleri bu cümleleri kurmadı mı? Millete bunu tek tek anlatalım, millete soralım. Millet, Kanal İstanbul’dan ne bekliyor Allah aşkına? İş mi bekliyor, aş mı bekliyor? 1,5 milyar metreküp hafriyat ne demek? Esenler, Bağcılar, Güngören’in 30-35 metre yukarıya doğru havalanması demek. Nereye koyacaksınız bunu? Hiçbir fikir yok ortada. En az 6-7 yıl bu şehri alabora etmenin, her tarafı inşaata çevirmenin anlamı ne? Ne biliyor musunuz? Yine milletin aklıyla oyun oynamak. Şu anda bu ülkede ekonomik sorunlar var. Her gün travmalar yaşanıyor, işsizlik almış başını gidiyor. 2011’de “çılgın proje” dedikleri iş acaba yine işe yarar mı diye milletin önüne böyle bir şeyi servis etmeye kalkıyorlar. Tümüyle yanlış bir iştir karşısındayız. Millete soralım noktasına getirelim. Herkese anlatalım. Bütün bilim insanları şeffaf olarak bu işi tartışsınlar. Bütün akademisyenler, yatırım unsurları, ekonomistler, ülkesini seven herkes bu işi tartışsın; ondan sonra da halka soralım.

Yorumlar